16.4.10

duvarlar neler söyler



bomba düşmek üzere,son saniyeler...
herşey son anının acılı yüzüyle bağıran küçük kızı sokakta gördüğümüz gün başladı. her gün önünden geçtiğim ve her nasılsa dikkat etmediğim bu harika stencil'i görünce Fırat bir anda durdu ve ' bu Banksy mi?' dedi.. bilmem... değil sanırım..
aynı gün film festivali için bilet seçmeye Deniz Palas'a gittik. aaaaa... festivaldeki bir belgeselin yönetmeni de Banksy'di. bu nasıl mutlu bir tesadüftü, kozmik şaka mıydı neydi vesaire vesaire.. filme gidildi, banksy hakkında ne bulunduysa okundu ve galata sokaklarında graffiti keşfine çıkıldı. sonuçlar taze taze burada.
banksy'i yakından tanımak isteyenler, buyrun buradan okuyun: http://www.timeoutistanbul.com/s77152/sanat/banksy_roportaji

buradan bir hırsız geçmiş.. tahminen sabaha karşı dörtte. en derin uykularda koşmuş çatıdan çatıya. telaşlı.. çaldığı neymiş? galata kulesinin tam altındayız, kafe Gündoğdu'nun çatısı. Haydi kuleyi 528'de yaptıran Anastasius'u takmıyorsun. Fatih Sultan Mehmet'tende mi utanmadın be adam? Gölgen yapışmış duvarlara, arafta koşuyorsun..

'Biz mutlu çocuklardık, dünyayı değiştireceğimize inanıyorduk' dedi eski bir devrimci arkadaşım. Özenmemek mümkün mü?
Sorgulamayı, karşı çıkmayı, devrim rüyalarını unuttuğumuzu söylüyor bu duvar resmi.. Anarşist, feminist, özgür ruh Emma Goldman buralarda sanki;

"bizler, barışsever insanlar olduğunu iddia eden amerikalılarız. kan dökmekten nefret ederiz: şiddete karşıyız. ama şehrin korumasız insanlarının üstüne, uçan makinalarla dinamit bombaları atma fırsatı olduğunda da, zevkten kıvranırız. ekonomik zorunluluklar yüzünden, bir endüstri kodamanının canına kastedip kendi hayatına riske atan birini asmaya, elektrikli sandalyeye oturtmaya, ya da linç etmeye hazırızdır. ve de amerika'nın yeryüzündeki en güçlü ulus olduğunu ve nihayet demir pençelerini diğer ulusların boynuna yapıştıracağını düşündüğümüzde, koltuklarımız kabarır.
işte vatanseverlik budur." emma goldman (1908'de yaptığı konuşmasından)


"kadının gelişimi, bağımsızlığı özgürlüğü kendisinden gelmelidir.ilk olarak kendisini bir seks objesi değil, bir kişilik olarak ortaya koymalıdır. ikincisi, hayatını basit, fakat zengin ve derin kılarak; kendi bedeni üzerinde başkalarının iddia ettiği tüm haklara karşı koymalı, istemediği sürece çocuk yapmamalı, tanrının, devletin, kocasının, ailesinin bir kulu olmaya karşı çıkmalıdır.bu da hayatın tüm karmaşıklığını ve özünü anlamaya çalışarak, yani kendini toplumun fikirlerinden ve yargılarından özgürleştirerek olur. "emma goldman

'Dans etmeyeceksem bu benim devrimim değildir' en ünlü sözü..
buyrun buradan devam edin: http://www.hafif.org/yazi/emma-goldman-dans-edemeyeceksem-bu




Hiç yorum yok: